İzmir boşanma avukatı

Boşanma avukatına ihtiyacınız var mı?

Evliliğinizin sona ermesine neden olan durumlar ortaya çıktığında, bir boşanma avukatına danışmaktan çekinmeyin. İzmir Boşanma Avukatı olarak bu zor durumla başa çıkmanıza yardımcı olmak için buradayız. Boşanma davası hangi sırayla karşılıklı rıza ile veya dava yolu ile boşanma olarak sonuçlanacak olursa olsun, size gerekli tavsiyeleri vereceğiz.

Dava yoluyla boşanma

Eşlerin her biri, kendi görüşüne göre, evlilik derinden ve onarılamaz bir şekilde bozulduğunda boşanma davası açabilir. Boşanma davası, ebeveyn haklarının kullanılması, çocuklar ve ebeveynler arasındaki kişisel ilişkiler, nafaka, boşanma sonrası aile evinin kullanılması taleplerini dikkate almalıdır. Mahkeme, taraflardan biri talep ettiğinde evliliğin sona ermesi için suçluluk kararı verir. Çoğu zaman böyle bir durumda taraflar, hangilerinin birlikte yaşayacak küçük çocukları olacağı konusunda endişelenir. Size rehberlik edecek örnek kriterler sunuyoruz:

  • ebeveynlerin eğitim nitelikleri;
  • şimdiye kadar çocukların bakım ve tedavisi;
  • çocukların ebeveynlerine bağlılığı;
  • çocukların cinsiyeti ve yaşı;
  • ebeveynlerin arzusu;
  • akrabalardan yardım alma fırsatı;
  • maddi imkanlar.
Avukat Mert Kuru İzmir Avukatlık ve Hukuki Danışmanlık Bürosu İzmir ceza avukatı, İzmir boşanma avukatı ve tüm İzmir avukat arayışlarında hizmet verir.

izmir boşanma avukatı, boşanma avukatı izmir, izmir anlaşmalı boşanma avukatı, izmir çekişmeli boşanma avukatı

Karşılıklı rıza ile boşanma

Karşılıklı rıza ile boşanma, sunduğumuz diğer bir alternatiftir ve eşler evliliklerini sona erdirmek için ciddi bir anlaşmaya vardıklarında ve mahrem yaşamlarının ayrıntılarını mahkemeye taşımak istemediklerinde kullanılabilir. İzmir Boşanma Avukatı aracılığı ile anlaşmalı boşanma ile boşanma durumunda, eşler evliliklerinin sona ermesini istediklerini teyit etmek için şahsen mahkemeye gelirler.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu

Ceza avukatlarımız cumhurbaşkanına hakaret suçu, unsurları, cezası konularında müvekkillerimize avukatlık ve danışmanlık hizmetleri sunmakta ve ceza mahkemelerinde kendilerini gerek müşteki vekili ve gerekse sanık müdafi olarak temsil etmektedir.

İzmir ceza avukatı ekibimiz ceza hukuku davaları konusunda edindikleri tecrübe ve uzmanlık çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Ülkemizde ceza yargılaması Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile yapılmaktadır. Türk Ceza Kanunu cezaları belirlerken, Ceza Muhakemesi Kanunu ise yargılamanın usul ve prosedürlerinin nasıl olacağını gösterir. Ceza davalarına ilişkin olarak avukatlarımız; Şikayet dilekçesi ve eklerini hazırlamakta, Kollukta ve Savcılıkta ifade alınması sırasında hazır bulunmakta ve Asli Ceza Mahkemelerinde sanık müdafi ve müşteki vekili olarak hizmet vermektedirler.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Unsurları Cezası

Cumhurbaşkanına hakaret suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 299’da düzenlenmiştir. TCK m.125’de düzenlenen hakaret suçunun genel hükümlerinden ayrı olarak özel bir şekilde düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesi şöyledir ki;

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
  • Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

Korunan hukuki yararın Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı’nın saygınlığının ve şerefinin korunması olduğu için bu suç “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” başlığı altında yer almaktadır.

Yasa hükmünün gerekçesinde “Cumhurbaşkanının Devleti temsil etmesi ve Anayasada belirtilen görev ve yetkileri göz önüne alınarak onun kişiliğine yöneltilen hareketin bir bakıma Devlet kuvvetleri aleyhine cürümlerden sayılması gerektiği düşüncesinden hareketle bu madde kaleme alınmış ve Cumhurbaşkanına karşı hakaret müstakil bir suç hâline getirilmiştir” denilmektedir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Unsurları

Cumhurbaşkanına hakaret suçu doğrudan doğruya görevde olan cumhurbaşkanına karşı işlenebilir. Herhangi bir eski cumhurbaşkanına veya cumhurbaşkanı adayına karşı işlenemez. Cumhurbaşkanlığı sıfatının kazanılması seçilmeyle değil and içmeyle başlayacaktır.

Bu suç tanımı yapılırken kanun maddesinde fail ile ilgili herhangi bir tanım yapılmamıştır. Özgü suçlar kategorisinde olmadığından dolayı bu suçun faili herkes olabilir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda manevi unsur kasttır. Fiilin, kişiye suç olarak isnat edilebilmesi için failin kastı şarttır. Bunun yanında cumhurbaşkanının sıfatı fail tarafından bilinmelidir. Ancak failin suçu siyasi saikle işlemesine gerek yoktur. Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla veya göreviyle de ilgili saikle olmasına da gerek yoktur. Burada korunan siyasi iktidar değil, cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır.

Söz konusu eylemin yüze karşı veya yoklukta işlenmesi arasında ceza yaptırımı açısından bir fark yoktur.

Bu suç serbest hareketli bir suçtur. Serbest hareketli olduğundan dolayı söz, resim, çizim, şarkı sözleri, telefon, mektup, gazete, dergi, sosyal medya ve diğer iletişim araçları ile bu suçun işlenebilmesi mümkündür.

Bu suç hakkında ilgili kanun maddesinde bir de nitelikli hal düzenlenmiştir. Şöyle ki; Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır (TCK m.299/2)

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun aleni işlenmesinden anlamamız gereken internet veya basım yoluyla en çok da bugünlerde sosyal medya üzerinden yapılan hakaretleri kastetmektedir. Özellikle Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya siteleri, blog hesapları, forum sitelerinde bu suçun işlendiği görülmektedir. Hakaret suçunda aleniyetin gerçekleşmesi için herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesi şartı aranır. Bu yollarla Cumhurbaşkanına hakaret edilmesi bu kanunda belirtilen en nitelikli ve en cezayı arttıran haldir.

Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. (TCK m.299/3)

Bu suç sebebiyle yapılacak olan yargılamada görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir.

Etiket: Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu, Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu izmir, Cumhurbaşkanına Hakaret avukatı, Cumhurbaşkanına Hakaret avukatı izmir,

İş Hukukunda Savunma Beyanı Alınmasının Önemi – İzmir işçi avukatı

İzmir işçi avukatı

Türk İş Hukuku, genel çerçevesi 4857 sayılı İş Kanunu (“İş Kanunu”) ve ilgili yönetmeliklerle çizilen, Yargıtay uygulamasında inceliklerin işlendiği bir hukuk dalıdır. Bu alanda basit ve önemsiz sayılan bazı usuli işlemler, yargılamanın sonucunu değiştirebilir. Bu bağlamda iş ilişkisinin sona ermesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların büyük bir kısmının bu işlemlerin usulüne uygun yapılmamasından kaynaklandığı söylenebilir. Bu yazımızda, basit sayılan bu usuli işlemlerde yer alan “savunma beyanı” ve belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshi halinde önemi üzerinde durulacaktır.

Savunma Beyannamesi Alınması

İş hukukunda işverenler için temel ilke, kararlarını yasal zemine dayandırmak ve eylemlerini ispatlamaktır. Bu kapsamda iş akdinin feshedilmesi kararının hukuka uygunluğu, çalışandan savunma alınmasının gerekip gerekmediğine ve bu beyanın değerlendirilmesine bağlıdır. Ancak uygulamada, işverenlerin iş akdinin feshedilmesinde aceleci davranması nedeniyle, savunma talebinin içeriği, verilen beyannamenin zamanlaması ve değerlendirilmesi zaman zaman gerektiği gibi sonuçlanmamakta ve bunlar zaman zaman istenmeyen olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.

Ancak, yerleşik içtihat gereği, işvereni aleyhine olumsuz/rahatsızlığa neden olduğu olay ve/veya durumlardan, çalışanların bildirimde bulunabilmeleri için makul bir süre içinde bilgilendirilmeleri gerekir. onun ifadeleri. Bu kapsamda savunma alınması fesih sürecinin başlangıcı ve hatta en önemli aşamasıdır. İş Kanunu’nun haklı nedenle derhal geçerli fesih sınırlarını kesin olarak ayırmaması, işverenin kıdem tazminatı ödemesi, ihbar süresi (veya bunun yerine ihbar tazminatı ödenmesi) ve haklı nedenle fesih hakkı vermesini zorunlu kılmamaktadır. işvereni kıdem tazminatı ödemeye ve bir ihbar süresi tanımaya (veya bunun yerine bir ödeme yapmaya) mecbur eder. Üstelik, iş ilişkilerinin olağan seyrinde, her durumda nesnel bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu, her bir davayı kendi esasına göre ve geçerli içtihat çerçevesinde değerlendirme yükümlülüğü getirir.

Bu nedenle şeffaf ve kapsamlı bir fesih süreci, işverenin yasal kararlar almasına olanak tanır. İzmir işçi avukatı aracılığı ile Savunma beyanı yoluyla elde edilen bilgiler, işverenin iş sözleşmesinin feshinin gerekli olup olmadığını ve durumun geçerli bir nedenle mi yoksa haklı bir nedenle mi olduğunu değerlendirmesini sağlayacaktır.

Ayrıca, rahatsızlığa neden olan işçinin iş sözleşmesinin feshi yerine, savunma beyanı alınması çözüm bulma olasılığını artırdığı için ultima ratio ilkesinin uygulanmasına da yardımcı olur. Asıl mesele, işverenin iyi niyetle hareket edip etmediği ve işçiye alternatif sunup sunmadığıdır.

Yasal düzenleme

Sanat uyarınca. İş Kanunu’nun 19.2’si, ilke olarak, bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, davranışı veya verimliliği nedeniyle savunmasının yokluğunda feshedilemez. İfada bulunmama, görevini yerine getirmeme, maddi zarara yol açma ve/veya işverenin itibarını kaybetme ve/veya sadakat yükümlülüğünü ihlal etme bu tür davranışlara veya verimsizliğe örnektir.

Ancak, işçiden savunmanın alınmasının, iş akdini hukuka uygun olarak feshetmek için tek başına yeterli olmadığının altı çizilmelidir. İzmir işçi avukatı – Her dava kendi esasına ve usulüne göre değerlendirilmelidir. Ancak, savunmanın alınmaması bizzat fesih feshini geçersiz kılacaktır ve bu hükümsüzlük, kısaca, çalışılmayan süre için işçinin en fazla 4 aylık maaşına kadar tazminat ödenerek işçinin işine iade edilmesine neden olacaktır. iş güvencesi hükümlerinin geçerli olduğu işyerlerinde, iş güvencesi hükümlerinin uygulanmadığı işyerlerinde ise kötü niyet tazminatı ödenmesi.

istisnalar

Sanatın ikinci cümlesi. İş Kanunu’nun 19.2’si, çalışanın etik ve iyiniyet kurallarına aykırı (İş Kanunu’nun 25.II. maddesinde sayılan) davranışları üzerine işverene hak veren savunma beyanı alınması istisnasını düzenler. iş sözleşmesini derhal feshetme hakkı, savunma beyanı alınması gerekli değildir. Bu düzenleme birçok çelişkili Yargıtay kararına tabidir. Birkaç karar, Sanatta sayılan durumun varlığını bulur. 25.II savunma beyanı gerektirmemesi için yeterli; bazı kararlar ise fesih sebebini ayrıntılı olarak değerlendirmekte ve durum Madde kapsamına girse dahi savunma istemektedir. 25.II, gerekçenin geçerli veya haklı olup olmadığının belirlenmesi tamamen Mahkemelerin takdirindedir. Uygulamada, Mahkemeler, her bir durumu değerlendirerek fesih sebeplerini belirler ve hangilerinin haklı sebep olarak kullanılabilecek kadar güçlü olmayan, ancak geçerli sebep olarak iş ilişkisini sona erdirmeye yeterli olduğuna karar verir. Bu kapsamda haklı nedenle fesihler için savunma beyanı gerekli olduğundan, bu beyanın olmaması fesih hükmünün geçersizliğine neden olur.

Ayrıca Yargıtay’ın devamsızlık konusunda da çelişkili kararları var. Sanat uyarınca. 25.II.g., çalışanın haklı bir mazereti olmaksızın veya çalışanından izin almadan gelmemesi; i) arka arkaya iki iş günü, ii) bir ay içinde iki kez tatilden sonraki gün veya iii) bir ay içinde üç iş günü, derhal geçerli olmak üzere haklı fesih nedenleridir. Sanat altında düzenlenen kuralın katı bir şekilde uygulanması. 19.2 savunma beyanı istemez. Ancak Yargıtay bazı kararlarında işverenin soruşturma yükümlülüğü nedeniyle işçinin yokluğunun geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığının tespiti için savunma yapılmasının zorunlu olduğuna hükmetmiştir.

Çözüm

Birbiriyle çelişen Yargıtay kararları, her davada detaylı bir hukuki değerlendirme yapmamızı zorunlu kılıyor. Savunma beyanı, yasal bir fesih kararının temel taşıdır. Bu kapsamda savunma talebinin içeriği ve zamanlaması ile savunmanın durumun gerçekleri ile değerlendirilmesi önemli bir rol oynamaktadır. Bu aşamalar ihtiyatlı bir şekilde yerine getirildiği takdirde, çalışanların iş kanunundan doğan hakları korunur ve işverenler beklenmedik tazminat ve dava masrafları ile karşı karşıya kalmazlar. Bu nedenle, iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların önlenmesi ve/veya azaltılması için, fesih işlemi, usulüne uygun savunma talebinin hazırlanması ile başlayacak ve her bir durum, yasal hükümler ve içtihatlar çerçevesinde ayrıntılı olarak değerlendirilecektir.

İzmir İşçi avukatı, Tazminat Kıdem Tazminatı - İş Kazası-İşçi Avukatı -Fazla Çalışma Ücreti -İş Mahkemesi - İş Gücü Kaybı Tazminatı - Kıdem Tazminatı - Trafik ...

izmir işçi avukatı, işçi avukatı izmir, izmir iş avukatı, izmir iş kazası avukatı

İzmir Asliye Ceza Avukatı Ne İş Yapar?

Bir İzmir asliye ceza avukatı, bir ceza davası sırasında birçok önemli rolü yerine getirir. Bir suçla itham edilen bir kişiyi savunmaktan sorumludur. Müşteri adına konuşur.

Davanın Görevlendirilmesi

Bir İzmir asliye ceza avukatı, davalı tarafından doğrudan temasa geçilebilir veya dava mahkeme tarafından görevlendirilebilir. Birçok ceza savunma avukatı, kamu avukatı ofisi tarafından ödenen kamu savunucularıdır. Yerel, eyalet veya federal mahkemeler tarafından atanırlar. Diğer ceza savunma avukatları özel firmalar tarafından işe alınır. Bazı ceza savunma avukatlarının, kendilerinin yönettiği bağımsız bir hukuk bürosu vardır. Kamu savunucuları özel avukatlardan daha düşük maaş alma eğilimindedir ve ayrıca sevk süreci ve sanıklar dışındaki kişilerden gelen ödeme nedeniyle daha yüksek dava yüküne sahip olma eğilimindedir. Bazı durumlarda, mahkeme belirli bir davayı alması için özel bir avukat atayabilir.

Dava Hakkında Röportaj

İzmir asliye ceza avukatı müvekkil ile şahsen görüşme fırsatına sahip olduğunda, dava hakkında mümkün olduğunca çok ayrıntı almaya çalışmalıdır. Vakayla ilgili spesifik sorular sorarak, vakayla ilgili olası savunmalar ve güçlü ve zayıf yönler hakkında bilgi edinebilir. Bu, sanığın dikkatli ve kapsamlı bir şekilde sorgulanmasını gerektirir.

Davaya Soruşturma

Sanığa davayla ilgili sivri uçlu sorular sormanın yanı sıra, davalıyı beraat ettirmenin olası yollarını belirlemek için davayı daha fazla araştırmalıdır. Bu genellikle polise davayla bağlantılı olarak kullandıkları prosedürler hakkında soru sormayı içerir. Ayrıca dava hakkında bilgisi olan tanıklarla konuşmayı ve dava hakkında bilgi toplamayı da içerebilir. Tüm bu bilgiler, dava için güçlü bir savunma oluşturmaya çalışmak için kullanılır. Davada bilirkişiden yararlanılması durumunda ceza avukatı, sunacağı ifade ve davada sunulabilecek deliller hakkında kendisiyle görüşebilir.

Bir ceza savunma avukatı, iddia makamının davasını jüriye sunulmadan önce inceleme hakkına sahiptir. Bu, davalı aleyhine davada herhangi bir boşluk bulmasına ve davadaki kanıtları test etmesi için bağımsız bir laboratuvar veya uzman kiralamak gibi savcının davasını çürütebilecek kanıtlar bulmaya çalışmasına olanak tanır.

En İyi Ağır Ceza Avukatı İzmir seçiminde dikkatli olmasınız. Ceza avukatının bu alanda tecrübeli olması ve kendini geliştirmiş.. - İzmir asliye ceza avukatı

izmir asliye ceza avukatı, izmir ceza avukatı, ceza avukatı izmir, asliye ceza avukatı izmir

Kanıt Analizi

Suçlu bir sanık aleyhindeki kanıtları analiz etmek, ceza savunma avukatının davanın gerçeklerini ve teorilerini dikkatlice incelemesini gerektirir. Bağımsız olarak test edilmiş kanıtlara sahip olabilir. Ek olarak, müvekkilinin mahkumiyetine karşı çalışan herhangi bir yasal teori olup olmadığını belirlemek için kanıtları inceleyebilir.

Müvekkil ile Devam Eden İletişim

Bir İzmir asliye ceza avukatı, davadaki herhangi bir gelişmeyi açıklamak ve dava hakkında onu bilgilendirmek için müvekkili ile temas halinde kalmalıdır. Avukat, müvekkil ile yapılan görüşmelerin gizli tutulmasını sağlamalıdır. Avukat ayrıca olası sonuçları daha iyi anlayabilmesi için davayla ilgili bilgileri müvekkiline iletmesini sağlamalıdır.

BİR İZMİR ASLİYE CEZA AVUKATI TUTMANIZ GEREKİR Mİ?

İster basit bir uyuşturucu bulundurma suçuyla , ister federal uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla karşı karşıya olun, davanızı görüşmek için bir ceza savunma avukatıyla görüşmelisiniz. Basit bir ceza davası olarak düşünebileceğiniz şey, agresif bir ağır suç savunması gerektirebilir .

Bir ceza savunma avukatı tutmanız gerekip gerekmediğinden emin değilseniz, dikkatli olun ve bir avukatla görüşün. Avukat olmadan polisle veya savcıyla konuşmak bir sanık için genellikle hiçbir zaman iyi sonuç vermez. Çoğu durumda, işleri daha da kötüleştirir ve özgürlüğünüzü kaybetmenize neden olabilir.

Boşanma Avukatına İhtiyacınız Var mı? – İzmir En iyi boşanma avukatı

İzmir En iyi boşanma avukatı

Boşanma, aile hukukundaki en karmaşık ve duygusal yasal süreçlerden biri olmasına rağmen, tüm çiftler evliliklerini sonlandırmak için derinlemesine mahkeme yardımına ihtiyaç duymaz. Siz ve eşiniz aileniz için ne istediğiniz konusunda aynı fikirdeyseniz, kendi başınıza bir boşanma anlaşmasını müzakere edebilirsiniz.

Siz ve eşiniz boşanmaya karar verdiğinizde, iletişim kurabiliyorsanız, çocuk velayeti , ziyaret, nafaka, mal paylaşımı ve nafaka için ideal sonuçlarınızın her biri hakkında konuşmaya çalışın . Ebeveynler çocukla ve birbirleriyle kaliteli bir ilişki kurmaya devam edebilirlerse, çocukların boşanmadan sonra çok daha iyi durumda olmaları şaşırtıcı değildir. Aynı fikirde olduğunuzu ve her ikinizin de anlaşmanızı yazılı hale getirmeye istekli olduğunu fark ederseniz, davanız için bir avukat tutmayarak zamandan ve paradan tasarruf edebilirsiniz. Bununla birlikte, en uyumlu çiftler bile anlaşma sürecinde engellerle karşılaşabilir, bu nedenle arabuluculuğu düşünmeye ve/veya böyle bir durumda bir avukat tutmaya hazır olun.

Dikkate alınması gereken başka bir şey de, imzalamadan önce önerilen boşanma anlaşmanızı gözden geçirebilecek bir danışman İzmir En iyi boşanma avukatı tutmaktır. Boşanma şartlarını kabul ettiğinizde ve bir yargıç kararınızı imzaladığında, bu anlaşmaya ve mahkeme kararına bağlı olacağınızı anlamak önemlidir.

Kötü bir anlaşma yaptığınızı düşünüyorsanız veya anlamadığınız bir şeyi kabul ettiğinizi düşünüyorsanız, son kararınızı değiştirmek için mahkemeye geri dönmek için tek başvurunuz olacaktır. Ancak bir boşanma anlaşmasını geri almak zordur ve genellikle yalnızca çok sınırlı koşullar altında izin verilir. Bu nedenle, anlaşma sözleşmenizi imzalamadan önce incelemesi için bir boşanma avukatı tutmanız akıllıca olacaktır.

Boşanmanız için bir avukat tutmakta tereddüt ediyor olsanız da, deneyimli, yerel boşanma avukatlarının, özellikle eyaletinizle ilgili olarak yasaları bildiğini anlamalısınız. Her eyaletin farklı boşanma gereksinimleri vardır, bu nedenle tüzükleri yorumlama ve yasal evrakları doğru bir şekilde tamamlama yeteneğinizden emin değilseniz, bölgenizdeki bir aile hukuku avukatına danışabilirsiniz.

Bir avukata karar vermeden önce birkaç avukatla görüşmek iyi bir fikirdir. Avukatın uyuşmazlıkları çözmek için alternatif uyuşmazlık çözümünden mi yoksa arabuluculuktan mı yana olduğunu sormalısınız. Cevabınız evet ise, eşiniz işbirliğine yanaşmadığı veya mantıksız olmadığı sürece avukatınız muhtemelen bir davayı savunmayacaktır. İzmir En iyi boşanma avukatı müzakereler, anlaşmalar konusunda deneyimi yoksa veya ateşli bir dava savunucusuysa, araştırmanıza devam etmek isteyebilirsiniz.

Ne Zaman Avukat Tutmalısınız?

Her zaman bir avukat tutmanız gereken bazı durumlar vardır. Aile içi şiddet , çocuk istismarı, madde bağımlılığı veya cinsel istismar geçmişi varsa , bir avukat tutmak haklarınızı korumanın en iyi yoludur. Eşler arasında bir güç dengesizliği ve/veya şiddet olduğunda, adil bir müzakere imkansız hale gelebilir.

Eşiniz bir avukat tutarsa, siz de aynısını yapmalısınız. Boşanmanızda kendinizi temsil edebileceğinizi düşünüyor olsanız da, bir tarafın avukatı varken diğerinin olmaması, genellikle temsil edilmeyen tarafın adil bir anlaşma yapmadan uzaklaşmasıyla sonuçlanır. Kendine bir iyilik yap, bir avukat tut ve oyun alanını düzle.

Boşanmamak hoş olmasa da, özellikle davanızdaki diğer taraf mal varlıklarını saklıyorsa, mülke zarar veriyorsa, evlilik fonlarını boşa harcıyorsa veya boşanma davası açmanız için sizi fiziksel veya mali yıkımla tehdit ediyorsa, bazıları tamamen dayanılmazdır. Eşinizle çalışamayacağınızı fark ederseniz, sizi temsil etmesi için nitelikli bir avukat tutmak tek seçeneğiniz olabilir. İzmir En iyi boşanma avukatı boyunca sadece haklarınızı savunmakla kalmayacak, aynı zamanda köşenizde birinin olduğunu bilerek boşanmanızın stresinden biraz olsun kurtulacağınızdan şüpheniz olmasın.

İzmir ağır ceza avukatı | İzmir Avukat – Av. Mert Kuru

Karmaşık ceza adaleti sistemi içinde, bir savunma avukatı, sanığın rehberi, koruyucusu ve sırdaşı olarak hizmet eder. (En azından böyle olması gerekiyordu.) Ağır ceza avukatları genellikle ikiye ayrılır: mahkeme tarafından atanan devlet tarafından ödenen avukatlar ve davalı tarafından ödenen özel avukatlar.

Tüketici Mahkemesi Nedir?

Tüketici mahkemesi, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik her türlü uygulamadan kaynaklanan davalara bakmakla görevli hukuk mahkemesidir (6502 sayılı Kanun m.73/1). Tüketici mahkemesi, özel mahkeme niteliğinde ilk derece mahkemesidir.

Tüketici mahkemeleri, 6502 saylı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kurularak görev alanı belirlenmiştir. Tüketici mahkemesinde dava açma yetkisi olan kişiler, “tüketiciler”, “tüketici örgütleri” ve “Gümrük ve Ticaret Bakanlığı” olarak belirlenmiştir. Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar harçlardan muaftır.

Özel hukuk davalarına bakmakla görevli hukuk mahkemeleri genel olarak üçe ayrılır:

  • Asliye Hukuk Mahkemesi,
  • Sulh Hukuk mahkemesi,
  • Özel Mahkemeler (Tüketici Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi, Kadastro Mahkemesi, İş Mahkemesi vb. gibi).

Asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesi özel hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevli temel iki mahkemedir. Genel mahkemelerden olan asliye hukuk mahkemesinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisnadır. Özel bir kanun hükmü ile açıkça sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı bildirilmeyen bütün dava ve işler asliye hukuk mahkemesinde görülür. Kanunda belirli bir uyuşmazlık türü için açıkça özel bir mahkemenin görevli olduğu kabul edilmişse, uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkeme kanunun belirlediği o özel görevli mahkemedir. Tüketici mahkemesi, özel bir kanun olan 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile kurulduğundan özel mahkeme statüsüyle görev yapmaktadır. Belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli çeşit uyuşmazlıklara bakmak için kurulmuş olan mahkemelere “özel görevli mahkemeler” denir. Özel ve genel görevli mahkemeler arasındaki ilişki bir görev ilişkisidir.

Tüketici Nedir? Tüketici İşlemi Ne Anlama Gelir?

Tüketici mahkemesi, taraflaran en az birinin “tüketici” olduğu uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Tüm tüketici işlemleri ile ilgili davalar tüketici mahkemesinde görülür. “Tüketici” ve “tüketici işlemi” kavramları 6502 sayılı Kanunda şu şekilde açıklanmaktadır:

  • Tüketici: Tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişidir. 6502 sayılı kanun, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Örneğin, bir kimse evde traş olmak için traş bıçağı aldığında tüketici olarak kabul edilir.Aynı traş bıcağını marketinde satmak için satın aldığında, ticari amaçla işlem yaptığından tüketici değildir.
  • Tüketici İşlemi: Bir işlemin tüketici işlemi olarak kabul edilebilmesi için hukuki ilişkinin taraflarından birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, hizmet sağlayıcı veya onlar adına hareket eden gerçek ya da tüzel kişi olması gereklidir. Taraflar arasında gerçekleştirilen işlemin tüketici açısından mesleki ve ticari bir amaçla yapılmaması şarttır. Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.

Tüketici Mahkemesinin Bakmakla Görevli Olduğu Davalarda Görev Sınırı

Tüketici mahkemesinde dava açılabilmesi için uyuşmazlığın belli bir parasal değeri aşması gerekir. Uyuşmazlık tüketici mahkemesinin görev sınırlarının altındaysa öncelikle tüketici hakem heyetine başvurulmalıdır. Tüketici mahkemesinin görevi konusundaki parasal sınırlar ve usuller 6502 sayılı yasanın 68. maddesinin verdiği yetkiyle çıkarılan tebliğlerle her yıl yenilenmektedir.

2020 yılı için tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda parasal görev sınırı şu şekildedir:

  • Değeri 6.920 TL’nin altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine başvurulmalıdır.
  • Büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise 6.920 TL ile 10.390 TL arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur.
  • Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 10.390 TL’nin altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvurulmalıdır.
  • Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 6.920 TL ile 10.390 TL arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvurulmalıdır.

Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvurulmadan doğrudan tüketici mahkemesinde dava açılmalıdır.

Tüketici hakem heyetleri kendilerine yapılan başvuruları gereğini yapmak üzere kabul etmek zorundadır. Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluşlardan isteyebilir.

İl ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar. Tüketici hakem heyetlerince vekâlet ücreti ödenmesine karar verilemez. Tüketici hakem heyetinin kararları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir.Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Tüketici Mahkemesinin Görevleri Nelerdir?

Tüketici mahkemesinin görevli mahkeme olarak bir davaya bakabilmesi için 6502 sayılı Kanunu’nun amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında (tüketici ile satıcı veya sağlayıcı vb. arasında) mal ve hizmet satışına dair bir hukuki işlemin olması gerekir.

Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanlar tüketici olarak kabul edilemeyeceğinden, bu gibi işlemlerde ortaya çıkan uyuşmazlıklara bakma görevi de tüketici mahkemesinin değil, genel mahkemelerindir.

Ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan şu sözleşmelerden kaynaklanan davalar tüketici mahkemesinde görülür:

  • Eser sözleşmesi,
  • Taşıma sözleşmesi,
  • Simsarlık sözleşmesi,
  • Sigorta sözleşmesi,
  • Vekâlet sözleşmesi,
  • Bankacılık sözleşmesi,
  • Ve yukarıdaki sözleşmelere benzeyen her türlü sözleşme.

Tüketici mahkemesi, sözleşmenin taraflarından birinin mutlaka tüketici olduğu davalara bakmakla görevlidir. Uygulamada, tüketici mahkemesinin görevine giden davalar şunlardır:

  • Banka ile müşteri arasında yapılan bankacılık işlemlerinin eksik, hatalı veya yanlış yapılmasından dolayı müşterinin banka aleyhine açtığı davalara bakma görevi tüketici mahkemesine aittir.
  • Bankalardan alınan tüketici kredisi (bireysel kredi, konut kredisi, otomobil kredisi vb.) nedeniyle açılan davlar tüketici mahkemesinde görülür. Bankadan çekilen kredi ticari kredi niteliğindeyse görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi’dir.
  • Elektrik aboneliğinde, elektriğin kullanıldığı yer “mesken” ise, abonelik sözleşmesi ile ilgili her türlü dava tüketici mahkemesinde görülür. Örneğin, meskende kaçak elektrik kullanımı nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davası tüketici mahkemesinde açılmalıdır. Elektrik ticari işletmede kullanılmak üzere abonelik tesis edilmişse, bu tür abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan her türlü ihtilafa asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.
  • Avukatın müvekkilini temsilen yaptığı işler veya doktorun hastası üzerinde uyguladığı tedavi vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi olduğundan, bu sözleşmelerle ilgili davalar da tüketici mahkemesinde görülür. Ancak, avukatlar ile müvekkiller arasındaki ilişki nedeniyle açılan davaların hangi mahkemede görüleceğine dair Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasında çelişki mevcuttur. İlgili kararlara aşağıda yer verilmiştir. Yargıtay en son kararında vekalet sözleşmesine dayanan ücret alacaklarına ilişkin tüketici mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir.
  • Müteahhitten veya arsa sahibinden tamamlanmış veya henüz tamamlanmamış bir konut satın alan üçüncü kişi tüketici olarak kabul edileceğinden, bu şekilde yapılan sözleşmelerden (satış vaadi sözleşmesi vb.) kaynaklanan davalar tüketici mahkemesinde görülür. Üçüncü kişi, temlik sözleşmesi yoluyla müteaahitin arsa sahibinden olan alacağını temlik aldığı takdirde de aynı şekilde tüketici mahkemesi görevlidir. Ancak, arsa sahibi ile müteahhit arasında meydana gelen uyuşmazlıkların çözülmesinde görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
  • Sigorta şirketiyle sözleşme ilişkisi içinde hukuki bir sorunun ortaya çıkması halinde görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Örneğin, Ferdi kaza, hayat sigortası veya aracına kasko sigortası yaptıran kişi ile sigorta şirketi arasında sigorta teminatının ödenmesi konunsunda çıkacak uyuşmazlıklar tüketici mahkemesi tarafından çözülür. Özellikle belirtelim ki, trafik kazası nedeniyle ZMSS çerçevesinde karşı tarafın trafik veya kasko poliçesine dayanılarak açılan tazminat davlarında görevli mahkemeler genel mahkemelerdir.
  • Taraflar arasında icra takibine konulan bir kambiyo senedi (çek, senet vb.) olsa bile, kambiyo senedinin dayandığı temel sözleşme tüketici işlemi niteliğindeyse, itirazın iptali, alacak davası vb. davalar tüketici mahkemesinde görülür.
  • Eser sözleşmesine dayalı olarak bir binanın bakım ve onarımının yapılması, diş doktoru tarafından dişin yapılması, mühendisin proje çizmesi gibi işlemler tüketici işlemi olarak kabul edildiğinden, bu sözleşmeden çıkan uyuşmazlıklar tüketici mahkemesinde yargılama konusu yapılır.
  • Futbolcu, basketbolcu vb. profesyonel sporcuların takımlarıyla yaptıkları sözleşmeler hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğundan, bu sözleşmelerden doğan ihtilaflar tüketici mahkemesinde değil, genel mahkemeler de yargılama konusu yapılır.

Boşanma Davası Nasıl Açılır ?

Boşanma

Her insanın başına gelme ihtimali olan bir durum olan boşanmanın, hayatın bir gerçeği olduğunu kabul etmek gerekir. Nasıl ki evlilik hayatımızın içerisinde ise bunun tam tersi olan boşanma da bir o kadar hayatımızda yer almaktadır. Bu nedenle boşanmaktan başka bir çarenin olmadığı durumlarda, nelere dikkat etmemiz gerektiğini iyi kavramamız gerekmektedir.

Şiddetli geçimsizlik, Zina (aldatma), Hayata Kast, Akıl Sağlığı, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış, Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme, Terk Sebebiyle boşanma davası açılabilir. Çekişmeli boşanma davası açmak isteyen kişi, yalnızca yukarıda kanunda belirtilen sebeplere dayanarak boşanma davası açabilmektedir.

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Evli çiftler boşanmaya karar verdikleri zaman bir tercih yapmaları gerekir. Anlaşmalı şekilde boşanma veya çekişmeli şekilde boşanmayı seçebilirler. Boşanma davası için Aile Mahkemesine başvurmaları gerekir. Aile mahkemesinin bulunmadığı illerde ise aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi görevli olacaktır.

Boşanmak isteyen kişi ya da taraflardan biri şu belgeleri tamamlamaları gerekir:

  • İki nüsha dava dilekçesi ( Avukata danışmadan yazılması önerilmez)
  • Nüfus cüzdan fotokopisi
  • Varsa eklemek istediği belgelerAdliyelerdeki tevzi bürosuna başvurarak dava açılabilmektedir

Dava avukatlı ya da avukatsız şekilde açabilir. Anlaşmalı boşanma veya çekişmeli boşanmada olsa hukuki destek almadan, avukatlık hizmeti olmadan kendi davanızı kendiniz de yürütebilirsiniz. Ancak yasal düzenlemeler, Yargıtay kararları, davalarda gerekli durumlarda yapılması gereken itirazlar, delil sunma, tanık dinletme usulleri vb. ve daha birçok önemli konuda bu işin eğitimini almadığınız için, yani avukat olmadığınız için, boşanma davası sonunda geri dönülmesi mümkün olmayan hukuki kayıplar yaşayabilirsiniz. Sizin tercihinize göre, piyasa araştırması yapılarak, yaptığınız birebir görüşmeler sonucu size güven veren, alanında deneyimli, sizi anlayan, anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davanızla ilgili her türlü sorunuzda yanınızda olacak, her an ulaşabileceğiniz ve davanızı hukuki hak kayıplarına sebep olmadan kazanacağına inandığınız bir avukatla çalışmak, dava sürecinizi daha kolay, daha verimli ve sağlıklı yürütmenize yardımcı olacak, hukuki anlamda da güvende olmanızı sağlayacaktır. İzmir Boşanma davanızda  tecrübemizle yanınızdayız Boşanma Davası Nerede Açılır?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 167. Maddesi “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir” olarak belirtmiştir. Bu kanun maddesine dayanarak boşanma davası açmak isteyen kişi, boşanma davasını açarken hangi yer mahkemesinde boşanma davasını açabileceğini seçebilmektedir.

Kişi, boşanmak istediği eşinin yerleşim yerinde yani ikametgâhında veya son defa 6 aydan beri eşi ile birlikte oturduğu yer mahkemesinde boşanma davası açabilir ya da kendisi yerleşim yerini yani ikametgâhını taşımışsa, taşıdığı yer mahkemesinde de boşanma davası açabilir.

Boşanma Davası Ücreti – Boşanma Davası Masrafları – Avukatlık Ücreti nedir?

Boşanma Davası için dava açarken harç yatırılması gerekmektedir, bununla beraber gider avansı da yatırılmaktadır.

Avukat tutmanız, hukuki danışmanlık almanız halinde avukatlık ücreti de ödeneceği unutulmamalıdır, ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi dönülmez hukuki kayıplara maruz kalmamak için, avukatlık hizmeti almanız, boşanma davanızın lehinize sonuçlanmasına yardımcı olacaktır.

Boşanma Davasında Her Duruşmaya Katılmak Gerekli Midir?

Her iki tarafında avukatı varsa duruşmaya vekil avukatlar katılacağı için, katılmak zorunlu değildir. Özellikle davacı tarafın avukatlık hizmetli almaması, yani avukat tutmaması halinde, boşanma davasına katılmaması halinde ilgili dava işlemden kaldırılır. İzmir boşanma avukatı

Anlaşmalı Boşanma Nedir?

Anlaşmalı boşanmada, eşler boşanmanın şartları üzerinde fikir birliği sağlamışlardır ve her iki tarafın da üzerinde uzlaştığı bir boşanma protokolü metni kabulü ile  gerçekleşir.

Anlaşmalı Boşanma Şartları Nelerdir?

1. Evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması

2. Eşler aynı zamanda mahkemeye başvurmalıdır veya bir tarafça açılan dava diğer eş tarafınca kabul edilmelidir.

3. Mahkeme hâkimince her iki taraf dinlenerek, serbestçe bu kararı aldıklarına karar vermesi

4. Her iki tarafın boşanma sonrasındaki mal paylaşımı ve çocukların durumu (velayet vb.) hakkında ortak bir karara varmış olması (protokol ile) ve mahkeme hâkiminin de bu protokolü onaylaması sonrasında taraflar boşanabilirler

İzmir boşanma avukat hizmeti ile Kuru Hukuk Bürosu bilgi ve uzmanlık gerektiren ilgili dilekçe ile protokolün hazırlanması ve eşlerin uzlaşmalarının sağlaması hususlarında profesyonel destek sağlar, İzmir boşanma davası açarak süreci takip eder.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Olağanüstü durumlar dışında ilk ve tek celsede sonuçlanır, burada önemli olan dava dilekçesiyle başvurduktan sonra, ilgili mahkemenin verdiği ilk duruşma gününün ne kadar yakın olacağıdır. Bu minvalde 1 hafta sonra duruşma günü verilmesi halinde, 1 hafta sonunda İzmir Anlaşmalı Boşanma gerçekleşmiş olur.

Çekişmeli Boşanma Nedir?

Tarafların boşanma ve ferileri ( nafaka,tazminat, velayet vs.) üzerinde fikir birliği sağlayamadıkları, eşlerden birinin boşanmak istemediği durumlardaki boşanma türüdür.

Çekişmeli Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Kanunda belirtilen boşanma sebepleri;

1. Zina

2. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

3. Terk etme

4. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

5. Evlilik birliğinin temelden sarsılması

6. Akıl hastalığıdır.

Dava dilekçesinin hazırlanması, maddi ve manevi menfaatlerinizin korunması, mal paylaşımı, velayet vb. konularda bilgi birikimi ve tecrübemizle İzmir anlaşmalı boşanma – İzmir çekişmeli boşanma davanızda yanınızdayız.

Çekişmeli Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Çekişmeli boşanma davasının adından da anlaşılabileceği gibi, her iki tarafında boşanma şartları konusunda fikir birliğine varamaması sebebiyle anlaşmalı boşanma davalarından daha uzun süreceği neredeyse kesindir. Her iki tarafın iddiaları, duruşmalar arasında geçen süreler, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi vb. raporlarının hazırlanması için geçecek süreler düşünüldüğünde süreç oldukça uzayabilmekte ancak zaman zaman 3-4 duruşma sonrasında da karar verilebilmektedir.

İzmir çekişmeli boşanma avukatı

Boşanma Davasında Velayet Kime Verilir?

Çocuğun üstün yararı, velayet konusundaki en önemli husustur. Maddi ve manevi olarak çocuk kimin yanında daha iyi şartlarda olacaksa velayetin ona verilmesi genellikle hükmedilir. Yerel mahkeme velayetin kime bırakılacağına karar verirken, tarafların ekonomik ve psikolojik durumlarını, çocuğun yaşını, ihtiyaçlarını, hatta çocuk kendini ifade edebilecek yaşta ve durumda ise çocuğun isteğini de göz önünde bulundurmaktadır. İzmir çekişmeli boşanma avukatı – İzmir anlaşmalı boşanma avukatı

Çekişmeli Boşanma Davasında Tazminat ve Nafaka Talep Edilebilir Mi?

Çekişmeli boşanma davasında maddi manevi tazminatı ve nafaka talebinde bulunabilirsiniz. Nafaka talebi hem kendiniz hem de müşterek çocuklar için yapılabilir.

İzmir Avukat Danışmanlık – İzmir Boşanma Avukatı – Kuru Hukuk Bürosu İzmir anlaşmalı boşanma – İzmir çekişmeli boşanma davanızda yanınızdayız.

Tedbir Nafakası Nedir ve Ne Zaman Talep Edilebilir?

Boşanma davası başladıktan sonra veya boşanma davası devam ederken, eş ve reşit olmayan çocuklar (18 yaşından küçük) yararına mahkemenin hükmettiği nafaka türüdür. İzmir Avukatlık danışmanlık – İzmir anlaşmalı boşanma – İzmir çekişmeli boşanma – İzmir boşanma avukatı

Çekişmeli Boşanma Davasında Eşim Üzerine Kayıtlı Menkul ve Gayrimenkul İçin Paylaşım Talebinde Bulunabilir Miyim?

Bu durum için ayrı dava açılması gerekir. İzmir Boşanma Avukatı yardımı ile İzmir çekişmeli boşanma – İzmir anlaşmalı boşanma

Çekişmeli Boşanma Davasında Verilen Karar İçin Temyiz Yolu Açık Mıdır? 

Evet, verilen kararı temyiz etme hakkınız bulunmaktadır. İzmir Avukat Danışmanlık, İzmir boşanma avukatı

Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir?

Ayrı Yaşama Hakkı: Evlilik birliğinin temel kuralı her ne kadar eşlerin birlikte yaşaması olsa da bazı durumlarda eşlerden bir tanesi ayrı yaşama hakkı talep edebilir. Bu durum Türk Medeni kanununun 197. Maddesinde düzenlenmiştir. Kadının kişiliği, ekonomik güvenliği ve aile huzuru tehlike altında ise hâkimden ayrı yaşama hakkı talep edilebilir. İzmir boşanma avukatı – Boşanma davasında kadının hakları

Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Hakkı: Boşanma davasının ferilerinden olan velayet hakkı, dava sonuçlanıncaya kadar hâkim tarafından geçici olarak belirlenir. Bu doğrultuda geçici velayet kendisine ait olan eş, diğer taraftan çocuğun kendisine teslim edilmesini talep edebilir. İzmir anlaşmalı boşanma – İzmir çekişmeli boşanma avukatı – Boşanma davasında kadının hakları

Çocuk İle Kişisel İlişki Kurma Hakkı: geçici ya da kalıcı velayet kendisine verilmeyen eş lehine hakim tarafından çocuğun psikolojik ve sosyolojik gelişimine uygun olarak belirli zaman aralığı belirlenerek çocukla görüşmesi sağlanır. İzmir avukat – İzmir hukuki danışma –  Boşanma davasında kadının hakları

Ortak Konutun Özgülenmesini Talep Etme Hakkı: Boşanma davasının açılmasının ardından, tarafın talebi üzerine hakim müşterek konutu ihtiyaca göre o eşe tahsis eder. Burada hakim konutun hangi eşe ait olduğuna ya da kira sözleşmesine hangi eşin taraf olduğuna bakmaz. Esin ihtiyaç durumuna göre tahsis edilir. İzmir anlaşmalı boşanma avukatı -Boşanma davasında kadının hakları

Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı: Çocuğun geçici velayeti kendisine verilmeyen taraf, diğer taraftan dava sonuçlanıncaya kadar tedbir nafakası talep edebilir.  İzmir boşanma avukatı – İzmir avukat iletişim-Boşanma davasında kadının hakları

İştirak Nafakası Hakkı: Dava süresince talep edilen tedbir nafakası, davanın sonuçlanmasının ardından iştirak nafakasına dönüşür. İzmir boşanma avukatı– Boşanma davasında kadının hakları

Kadın İçin Tedbir Nafakası Hakkı: Boşanma davası neticesinde belirlenecek olan nafakadan önce, dava süresince mağdur olmaması için hâkim tarafından uygun görülen bir nafaka miktarı belirlenir. Tedbir nafakası davanın sonuçlanması ile sona erer. İzmir anlaşmalı boşanma – İzmir çekişmeli boşanma – Boşanma davasında kadının hakları

Yoksulluk Nafakası Hakkı: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşulu ile diğer taraftan nafaka isteyebilir. İzmir avukat, izmir hukuki danışmanlık – Boşanma davasında kadının hakları

Kadının Maddi Tazminat Hakkı: Evlilik birliğinin devamı sırasında diğer eşin kusuru yüzünden maddi olarak zarara uğradığını ispat eden taraf, maddi tazminat talebinde bulunabilir. İzmir avukat – Boşanma davasında kadının hakları

Ziynet Eşyası Alacağı Hakkı: Boşanma davasının açılmasıyla birlikte, ziynet alacağı da talep edilebilir. Kadına takılan her türlü ziynet eşyası kadına aittir. Erkeğe takılan ancak kadının kullanabileceği türdeki ziynet eşyaları yine kadına aittir. İzmir boşanma avukatı – Boşanma davasında kadının hakları

Kadın Eşin Manevi Tazminat Hakkı: Evliliğin devamı ve boşanma süresince manevi olarak zarara uğrayan kadın, erkekten manevi tazminat talep edebilir. Burada uygun tazminat miktarı hâkim tarafından belirlenir. İzmir avukat danışma, İzmir hukuki danışmanlık – Boşanma davasında kadının hakları

6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanmasını Talep Etme Hakkı: İlgili yasa kadına karşı şiddeti önleyici bir takım tedbirleri içermektedir. Bu doğrultuda boşanma davasının açılması nedeni şiddetten kaynaklanıyorsa, bu yasadaki tedbirlerin uygulanması talep edilebilir. İzmir anlaşmalı boşanma avukatı – İzmir çekişmeli boşanma avukatı – Boşanma davasında kadının hakları

Mal Rejiminden Kaynaklı Alacak ve Haklar: Evlilik süresince elde edilen malların paylaşımı da boşanma davası ile birlikte talep edilebilir. Ancak mal paylaşımı davası açabilmek için boşanma davasının kesinleşmesi gerekmektedir. İzmir avukat, İzmir hukuki danışma – Boşanma davasında kadının hakları

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Nedir?

Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, yani maddi zararların giderilmesi; manevi tazminat davası ise aynı işlem veya eylemler nedeniyle bireyin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan bir dava türüdür.

Maddi ve manevi tazminat davaları birlikte açılabileceği gibi ayrı ayrı da açılabilir. Ticari nitelikte olmayan tüm tazminat davaları, talep edilen tazminat miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinde açılır.

Devletin, yani idarenin işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayanların açtığı tazminat davasına “tam yargı davası” denilmektedir. Tam yargı davasına bakma görevi idari yargı yerleri olan vergi mahkemeleri veya idare mahkemeleri tarafından yerine getirilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Hangi Nedenlerle Açılabilir?

Maddi ve manevi tazminat davası, herhangi bir nedenle uğranılan haksız bir maddi veya manevi zararı gidermek amacıyla açılabilir. Tazminat davaları, genel olarak haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine bağlı olarak açılmasına rağmen, birbirinden farklı birçok hukuki gerekçeye dayalı olarak açılmaktadır. Genel olarak en çok açılan tazminat davaları şunlardır:

  • İş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası,
  • Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası,
  • Sözleşme ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası,
  • Suç işlenmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası,
  • Hatalı doktor uygulamalarından kaynaklanan, yani tıbbi malpraktis nedeniyle tazminat davası,
  • Boşanma davası ile birlikte açılan maddi ve manevi tazminat davası,
  • Telif haklarının ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası
  • Yazılı veya görsel basın veya sosyal medya üzerinden kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan manevi tazminat davası.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Açma Süresi ve Zamanaşımı

Maddi ve manevi tazminat davası açma süresi, tazminat nedenine bağlı olarak değişmektedir. Tazminat davasının hangi hukuki nedene dayalı olarak açıldığı tazminat davası açma süresini de belirlemektedir.

Maddi ve manevi tazminat davası açma süresi açısından temel ilkeler şu şekildedir:

  • Tazminat davasına temel teşkil eden fiil suç teşkil ediyorsa (örneğin, iş kazası, doktor hatası,trafik kazası nedeniyle ölüm veya yaralama), o fiil için kanunlarda daha az zamanaşımı süresi öngörülse bile, ceza kanununda o suç için öngörülen dava zamanaşımı süresi ne ise maddi manevi tazminat davası açma süresi de odur. Ceza kanunundaki temel dava zamanaşımı süresi geçse bile, ceza davası devam ediyorsa yani uzamış dava zamanaşımı devreye girmişse, ceza davası devam ettiği müddetçe de tazminat davası açılabilir.
  • Tazminat hukuku davalarının büyük bir kısmı haksız fiil olarak nitelenen fiillerden kaynaklanır. Örneğin, suç işlenmesi, trafik kazası, iş kazası, doktor hatası (tıbbi malpraktis), telif hakları ihlali birer haksız fiildir. Haksız fiiller için dava zamanaşımı süresi, fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenilse bile her halukarda 10 yıldır (Borçlar Kanunu md. 72/1). İşlenen haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza hukuku zamanaşımı süresi de Borçlar Kanunu’nda belirtilen sürelerden daha fazla ise, tazminat davası açma süresi açısından ceza hukuku zamanaşımı süresi uygulanır.
  • Boşanma davası neticesinde maddi manevi tazminat davası açma süresi, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıldır (Medeni Kanun md. 178). Maddi ve manevi tazminat davası boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi boşanma davasının kesinleşmesinden sonraki 1 yıl içinde de ayrı bir dava olarak açılabilir.
  • Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında genel zamanaşımı süresi, 10 yıldır (Borçlar Kanunu md. 146).
  • Trafik kazası, taksirle işlenen bir haksız fiildir. Haksız fiiller için geçerli olan genel zamanaşımı trafik kazaları için de geçerlidir. Ancak, Karayolları Trafik Kanunu trafik kazası nedeniyle tazminat davası açma süresini ayrıca düzenlemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasının zamanaşımı süresi, trafik kazasının meydana gelmesi ve fiili işleyenin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenilse bile her halukarda 10 yıl içinde dava zamanaşımına uğrar (Karayolları Trafik Kanunu md. 109). Ancak, trafik kazası neticesinde ölüm veya yaralama gerçekleşmişse, ceza kanunun bu fiil için öngördüğü dava zamanaşımı süresi daha fazla ise, bu durumda dava zamanaşımı süresi ceza hukuku dava zamanaşımı ilkelerine ve sürelerine göre belirlenir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davasını Kimler Açabilir?

Tazminat davasına sebep teşkil eden konu ne olursa olsun, fiil veya işleme muhatap olan kişi maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Örneğin, trafik veya iş kazası nedeniyle yaralanan kazazede, doktor hatası nedeniyle vücut bütünlüğü zarar gören hasta, boşanma davasında eşler maddi manevi tazminat davası açabilirler.

Tazminat nedeni, hukuka aykırı işlenen bir fiil nedeniyle bir kişinin ölümü ise, ölenin destekte bulunduğu yakınları da maddi tazminat davası açabilirler. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata, “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınlar da manevi tazminat davası açabilirler. (Borçlar Kanunu md. 56/2). Yaralanma halinde, yaralananın yakınlarının maddi tazminat isteme hakları yoktur. Ancak, yaralanma ağır bedensel zarar meydana getirmişse (örneğin, bir gözün gözün kör olması, bacak veya kolun kopması), özellikle uzuv kaybı meydana gelmişse yaralananın yakınları da manevi tazminat talep edebilir (BK md. 56/2).

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?

Maddi ve manevi tazminat davası, ölüm, yaralanma veya başkaca maddi zarara neden olan eylem veya işlemi gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişilere karşı açılır.

Haksız fiillerde, haksız fiil kimin tarafından işlenmişse, tazminat davası da o kişiye karşı açılır. Ancak, bazen haksız fiili işleyen kişi ile birlikte tazminat sorumlulukları olan bazı kimseler de bulunabilir. Örneğin, haksız fiili işleyen kişi ile iş ilişkisi olan işveren iş nedeniyle üçüncü kişiye verilen zarardan sorumludur. Yine, trafik kazası ile üçüncü kişiye zarar veren aracın şoförü ile birlikte aracın sahibi de sorumludur. Bu duruma borçlar hukukunda tehlike sorumluluğu denilmektedir.

Motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölmesi, yaralanması veya eşyanın zarara uğramasına neden olursa tazminat hukuku gereği ilgililerin tazminat sorumluluğu vardır (Karayolları Trafik Kanunu md. 85/1). Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, aracın sürücüsü, işleteni, sahibi ile aracı sigortalayan sigorta şirketine karşı birlikte veya ayrı ayrı açılabilir.

Doktor hatası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, hatayı yapan doktora, doktorun çalıştığı hastaneye veya sağlık kuruluşuna, doktor Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışıyorsa bakanlığa karşı, bir üniversite veya vakıf hastanesinde çalışıyorsa ilgili vakfa veya üniversiteye tazminat davası açılabilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Nasıl ve Nerede Açılır?

Maddi ve manevi tazminat davası, tüm davalar için yetkili yer olan davalının ikametgahında, davalı tüzel kişi (şirket, vakıf, dernek, üniversite vs.) ise tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılabilir (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.6). Davalı sayısı birden fazla ise, tazminat davası herhangi birinin yerleşim yerinde açılabilir (HMK md.7). Örneğin, trafik kazasına neden olan aracı sigortalayan şirketin merkezi İstanbul/Çağlayan, araç sahibinin ikametgahı İstanbul/Bakırköy araç şoförünün adresi İstanbul/Kartal olsa bile, trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davası İstanbul Çağlayan Adliyesinde, İstanbul Bakırköy Adliyesinde veya İstanbul Anadolu Adliyesinde açılabilir.

Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davaları, yukarıdaki yetkili mahkemelerde açılabileceği gibi sözleşmenin ifa edileceği yerdeki asliye hukuk mahkemesinde de açılabilir (HMK md. 10).

Haksız fiil (trafik kazası, iş kazası, doktor hatası vs.) nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat davası, yukarıda belirttiğimiz genel yetkili mahkemelerde açılabileceği gibi aşaığıdaki mahkemelerde de açılabilir (HMK md. 16):

  • Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde tazminat davaları açılabilir.
  • Zarar haksız filin işlendiği yerden başka bir yerde meydana gelmişse, zararın meydana geldiği yerde de tazminat davası açılabilir. Örneğin, İstanbul’da bilişim sistemi üzerinden İzmir’de bulunan bir şirkete zarar verildiğinde hem İstanbul mahkemeleri hem de zararın meydan geldiği yer olan İzmir mahkemeleri yetkilidir.
  • Haksız fiillerde zarar görenin ikametgahında da tazminat davası açılabilir. Örneğin, Balıkesir’de iş kazası geçiren bir işçinin ikametgahı İstanbul’da ise tazminat davası İstanbul’da da açılabilir.

Ticari bir iş veya işlemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları açısından görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.